31 Aralık 2014 Çarşamba

Geçen yıl...

Bu yıl Annem, elimi bırakıp sonsuzluğa göçtü. Bu sene benim için anne kokusunun bitişi, sıcaklığının yerini tarifi imkansız bir boşluğa bırakışı, şefkatinin geri gelmemek üzere uzaklaşması, elinin elimden usulca kayması demek... Umutlarımın körelmesi, yalnızlığımın katlanması, yüreğimin durmadan sızlaması demek... Hayatımın renklerinin solması, geleceğe dair birçok hayalin geçmişin tozu altında kalması demek...

Yaşamanın temeli umuttur bence. Ne durumda olursan ol, geleceğe dair umudun varsa yaşamayı seçersin. Umutsuzum dediğin an bile o ışığın yanmasını dilersin, umarsın...


Gelecek yıl ne getirir, ne götürür bilmiyorum. Tek dileğim, son dört senedir aldıklarının üzerine başka kayıplar yaşatmasın. Umudum; sağlık, huzur, bereket getirmesi hayatımıza...

ANNEM

Hani eski zaman masalları anlatır
Hüznümü huzura dolarsın
Kaşım gözümden çok içim bir parçan
Annem sen benim yanıma kalansın
Hani bir biblon vardı kırdığım
Üstüne ne kırgınlıklar yaşadın
Ama bil ki ben de parçalandım
Annem ben senin yanına kalanım
Annem annem
Sen üzülme
Sözlerin hep
Yüreğimde
Annem annem
Gel üzülme
Ben hala senin dizlerinde
Uzayan sohbet gecelerinde
Rolleri unutur dost oluruz
Bizi bağlayan bu kan değil yalnız
Annem biz birbirimize kalanız
Ben kararlı uçarken yolumda
Sen çatık kaşlarının altında
Her yeni güne sevgiyle başlarsın
Annem sen benim yanıma kalansın
Annem annem
Sen üzülme
Sözlerin hep
Yüreğimde
Annem annem
Gel üzülme
Bu gönül hala dizlerinde

7 Kasım 2014 Cuma

Virgül mü, nokta mı?

Büyük bir istekle ve keyifle açtığım bloguma senede bir yazı yazar oldum. Blog sayfamı açtığımdan beri tutarlı bir şekilde düzenli bir takvimle yazamadım ama artık aralar iyice açılmaya başladı. Bahanelerim, mazeretlerim ve sebeplerim tabii ki var ama bana zor ve yalnız günlerimde umut olarak, bir ışık veren bu sayfadan uzaklaşmam için geçerli mi, onu bilemiyorum. Beklemediğimiz onlarca kayıpları bize getirdiği ve anı yaşamaktan uzaklaştırdığı için hayata da atmak istemiyorum suçu.  Bu noktada kadere sığınmak istiyorum. Son birkaç senede çokça zaman yaptığım gibi başıma gelen hem iyiliklerde hem kötülüklerde tek sığınağım oldu kader. diğer türlü yapamıyorum altından kalkamıyorum olanların. Sebeplerini ve neden benim başımda sorusunu sorgularken kendimi bitiriyorum ve sonuçta ulaşabildiğim hiçbir nokta olmuyor. Benimki belki kolaya kaçmak, belki ilahi güce inancımdan... 

Sular tam berraklaşmasa da hiçbir zaman, hafif hafif durulmaya başladığında ilk aklıma düşen oluyor blogum. Neden, neyi/kimi/nereyi, nasıl anlatmak için açmıştım bu sayfayı, bugün durup düşündüğümde cevapları  bulmakta zorlanıyorum. Uzun, ince bir yolda yürüdüğümüzü düşünerek ve yaşadıklarımın bu yolda bir durak olduğunu varsayarak önümde uzayan yolun/yolların başlangıcı mı demiştim, nereye yolculuk etmeyi, nereye varmayı hedeflemiştim? Hayal meyal fikrimde uçuşsa da cevaplar, bugünü karşılamakta yetersiz kalıyor. İnsan hayatında dönüm noktalarının olduğuna hala inansam da, bu keskin virajların kişiliğe kattıklarının geri döndürülemez oluşundan da şikayetçiyim aslında. Özlüyorum o günleri çünkü, özlüyorum dünyayı kurtarabileceğim inancına sahip olduğum anları, özlüyorum çelik gibi sağlam bir duruşla ideallerimin peşinden koşmalarımı, özlüyorum umudun her yanımı kaplayışını, özlüyorum içimdeki küçük kızı...


Şimdi? Şimdi de bir karar aşamasındayım. Yazmalı mı, yazmamalı mı? Ne yazmalı, ne yazmamalı? Sayfa devam etmeli mi, hayatı burada noktalanmalı mı? Yola yalnız mı devam etmeli, blogum sayesinde hayatıma giren renkleri mi arttırmalı? Varsa sesimi duyan, yalnız olmadığımı hissettirirseniz mutlu olurum, hele bir de kararıma yardım ederseniz...