Bir yazım olsun istedim tarihi 1 Eylül olsun, açılan
yaralarıma kabuk bağlatsın, sonbaharın doğayı sarı-kızıla boyadığı gibi içime
hep bildiğim ama zaman zaman unuttuğum renkler katsın. Bu duygularla başladım
harflere dokunmaya, satırlara sığmaya çalışmaya…
Siyah tek rengim oldu son 2,5 aydır. Minik bebeklerimizi
henüz onlar 20 haftalıkken dünyaya getirdim ve ikisi de birer melek olup
gittiler. Bizi geldiklerinde nasıl neşeye, umuda, sevince boğdularsa giderken
onun kat be kat fazlası hüzne bırakıp minik ablalarının yanına gittiler.
Kelimelerin anlamsız kaldığı, konuşmanın yersiz olduğu ve kalabalıkların
yalnızlığı derinleştirdiği günler geçirdik ve geçirmeye devam ediyoruz. Zaman
ilaç derler ya, ilaç değil de sığınacak bir liman, belki tutunulacak son dal tarifi
imkansız acılar yaşarken… Hayat maalesef devam ediyor ve yaşamın ucundan
tutmazsak insan olduğumuzu, sorumluklarımızı, bizi sevenleri, yaşadıklarımızı,
yaşayacaklarımızı, umutlarımızı, sevgilerimizi, iyi ve kötü ne varsa bu dünyaya
ait unutmaya başlıyor insan. Unutmak bir yandan hafiflik getirirken omuzlara,
bir yandan bütün karanlığıyla çöküyor kalbimize. İstediğim unutmak değil çünkü…
Hiç olmadığı kadar hatırlamak istiyorum. Bebeklerimle geçirdiğim her anı,
onların her hareketini, bana kısa sürede tattırdıkları annelik duygusunu,
hiçbir olumsuzluğun yıkamadığı sadece onların verebildikleri umudu ve onların
dışında hiç kimsenin tattıramayacağı onlara sahip olduğum için ayrıcalıklı olduğum
duygusunu…
Olanları anlatmak beni zorluyor, kelimelere sandığımdan daha
yabancı olduğumu fark ediyorum denedikçe, sadece söylemek istediğim;
Şükrediyorum Allah’ıma beni 3 küçük meleğin annesi yaptığı için, onları bana
vererek beni hayat yolunda bambaşka bir insan haline getirdiği için,
yokluklarında eşimle aile olmanın ne demek olduğunu bize gösterip bizi
birbirimizle harmanladığı için…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder