Heyecanımızı kaldığım yerden 24.Şubat’tan sonrasını kısaca
anlatmak istiyorum. 2 gün sonra yaptığımız doğrulama testiyle artık hamileliğim
kesinlik kazanmıştı. Şimdi 2 hafta sonrasını yani 6.haftayı beklememiz
gerekiyordu doktor kontrolü için. Hamilelik dediğin aslında birçok bekleme alt
kümesinden oluşan büyük bir sabır kümesi gibi… 9.Mart günü doktorumuzun
kapısına dayandık, onu da bizim kadar sevinçli ve heyecanlı görmek ayrıca
güzeldi. O gün heyecanla belki kalp atışını da duyarız bebeğimizin diye
bekliyorduk. Bunun hakkında konuşurken doktorum kibarca uyardı bebeğiniz değil,
bebekleriniz… Haberi aldığımdan beri evde sürekli eşime “Bizim 3 tane bebeğimiz
olacak, ben biliyorum” dediğimden, ilk sorum; “Kaç tane?” oldu. Cevap çok net
değildi; “3 tane kese görünüyor ama henüz kalp atışlarını alamadığımız için
emin olamayız, belki hepsi belki ikisi belki biri yola devam eder…” Şaşkın,
düşünceli, sevinçli, en önemlisi birbirimizin elini sımsıkı tutarak mutlu
ayrıldık o akşam oradan. Üç küçük kese fotoğrafımızla birlikte…
Geçtiğimiz yıl yaşadığımız kaybımız nedeniyle bu sefer her
konuda daha dikkatli olmamı istedi doktorum. İlk işim şantiyeyi devretmek oldu.
Karnı burnunda bir şantiye şefi pek de verimli olamazdı. Bir de şantiye
koşulları düşünülecek olursa, hele de çoğul gebelik için uygun olan en son
yerlerden biriydi. Merkeze çekilen valiler gibi genel müdürüm beni de merkez
ofise çekti. 6-7 aylık yoğun şantiye döneminden sonra bu değişiklik bir anda
hayatımda geniş bir yer açtı. Bebeklerimizin haberi bile hayatımızı
değiştirmeye başlamıştı.
8.haftayı bitirip 9.haftaya girdiğimiz günlerde birden
sıkıntılar başladı, kanamam nedeniyle rutin takiplerin dışında incelemelere ve
ek ilaçlara ihtiyacımız olduğu ortaya çıktı. O an çok da korkutmadı bu durum
beni, daha sıkı takipte olmak fikri hoşuma bile gitti diyebilirim. Her ne kadar
karşılaştırma yapmak istemesem de geçen seneki hamileliğimde hiç sıkıntım
olmamasına rağmen olanlar beni bu sefer endişelendiriyordu ve sık takipler beni
rahatlatabilecek tek şeydi. Bu haftaki kontrollerde bebeklerimizin ikiz
olduğunu öğrendik. Diğer kesecik boştu. Her ikisinin de kalp atışlarını duyup
rahatladık (bir süreliğine de olsa).
10.haftaya girdiğimiz ilk günlerde (10+1) arkadaşımla Bağdat
Caddesinde geçirdiğimiz keyifli gün, karşılaştığım yoğun kanamayla kendimizi trafiğin
elverdiği hızla Zeynep Kamil’de bulmamızla sonuçlandı. Acil’de bulunan
doktorlar hemen hastaneye yatırmak istediler ama yoğun ısrarlarımla ve evde
yerimden kıpırdamayacağıma dair verdiğim sözlerle beni 10 günlük bir raporla
göndermeyi kabul ettiler. Normalde gebeliklerde tehlikeli dönem ilk üç ay
olarak belirtilir ve 12.haftadan sonra düşük ihtimalinin %1’in altına düştüğü
ve her geçen hafta daha da azaldığı bilinir. Benim geçen sene 23.haftada istatistiklerin
en rahat dönem olarak gösterdiği zamanlarda bebeğimi kaybetmem nedeniyle bu
sefer her gittiğim doktor daha dikkatli ve daha temkinli davranıyor hissettiğim
kadarıyla. O gün nöbetçi doktor da devlet hastanesinde böyle bir durumla daha
önce karşılaşmadığım için beni şaşırtan bir şekilde ne yapmam gerektiğini,
nelere dikkat etmem gerektiğini, önümüzdeki günlerde nelerle
karşılaşabileceğimi uzun uzun anlattı. Kendi doktorum da özel takibe başlamıştı
zaten. O yüzden doktorlar açısından kendimi oldukça şanslı görüyorum bu
dönemde, kimbilir belki de ufaklıkların şansıdır buJ 10.hafta ve
11.haftanın ilk günleri yatarak geçti. Bebeklerimizin sağlığı için her fırsatta
dua ederek, biraz kitap okuyarak biraz tv, biraz dvd, bolca korku ve endişeyle
geçti.
11.haftamızda sıkıntılarımız geçince doktor kontrolünde izin
de çıkınca 3 gün çalışma imkanım oldu. 12.haftaya detaylı kontrolümüzle
başladık. 2’li testimiz diğer doktorumuzla yapıldı. Kan testi malum nedenlerden
dolayı yapılamadı ama diğer tüm ölçümleri bebeklerimizin iyiydi. İlerleyen günlerde
tekrar başa döndük. Acilde gece nöbetleri ve ikinci rapor dönemi geldi. SGK’da
10 günden uzun rapor verilemiyor ayakta tedavilerde, bu nedenle rapor peşinde
de koşmanız gerekiyor bu gibi durumlarda. Her ne kadar yatmaya mahkum olsanız da
“ayakta” tedavi statüsüne giriyorsunuz. 13, 14, 15 ve 16. haftalarımız da
yatarak evde geçti.
17. haftada yine doktorumuzun kontrolünden sonra çalışmaya
karar verdim. Aslında bu kararı almak da çok zordu. Hiç kimse bu konuda görüş
bildirmedi. Doktorum dahil herkes senin kararın sen nasıl iyi hissedeceksen
öyle yap dedi. Uzun süre eve kapalı kalmak ve sürekli endişelerle boğuşmak
oldukça sıkmıştı canımı çalışmak istedim. Bu haftayı sorunsuz atlattık.
18.haftaya da çalışarak başladım. Tek sıkıntım öğleden sonra
2 gibi başlayan şiddetli bel ağrılarımdı. İnanılmaz bir ağrıydı ve oturmamı
nerdeyse imkansız hale getiriyordu. Eve kendimi zor atıp uzanıyordum. Tek iyi
gelen sırtüstü uzanmaktı. Trafiğe de kalmamak için işten erken çıkıyordum
biraz. Çalışmak iyi geliyordu. Evden çıkmak, işe yaradığımı bilmek… evde
yatarken yemek bile yapmaya kalkamıyordum. İnsan kendini yetersiz hissediyor,
ne yapacağını bilemiyor. O kadar keyif aldığım kitap okumak bile artık keyif
vermemeye başlamıştı.18+6. günümüzde tekrar başladı sıkıntılar. Acil doktor
koşturmaları ve sayısız iğneler…