23 Aralık 2011 Cuma

Bitirdiğimiz Yıla Dair...

Yazmadım, yazamadım uzun süredir. İçimin daraldığı günler oldu, coşkuyla içime sığmayanları dışarı dökmeye çalıştıklarım da… Blogumu açalı ilk yazımı yazalı 5 ay olmuş, geçmiş bile… Arada ne ülkemiz ne de ben çok iyi günler yaşamadık, yaşayamadık. İşte o günlerde büyük umutlarla, güzellikler yazma umuduyla açtığım blogumda ilk yazılarımın sıkıntıyla dolu olmasını istemedim. Yazamadım… Verdiğimiz onlarca şehit, depremde yitirdiklerimiz hepimizin ortak acılarıyken kişisel sıkıntılarımı ve üzüntülerimi ortaya dökmenin kime ne faydası olur dedim. Hataymış. Evet, bu blog güzellikler paylaşılsın, bilgiler uçuşsun, umutlar yeşersin, hayaller kurulsun diye açıldı ama hayat hep bizim istediğimiz doğrultuda gitmiyor. Acı da üzüntü de hayata dair…

2011 hiç iyi gitmedi benim için. Aslında çok güzel başlamıştı. 17.Ocak günü bebeğim olacağını öğrendiğimde dünya aydınlanmış, kışın kasveti, griliği yitip gitmişti. O anı izleyen 4 ay boyunca ayaklarım yerden kesilmiş gelecek bebeğimi beklemeye başlamış, hayallerimi nelerle süsleyeceğimi şaşırmış halde dolandım durdum ortalarda. 12.Mayıs sabahı erken doğumla bebeğimi kaybedene kadar…5,5 aylıktı, yaşayamadı… O günle ilgili yaşadıklarımı, hissettiklerimi anlatmaya çalıştığım yazımı, hazır olduğumda, sizlerle de paylaşmalıyım. İnsanın bu tarifi mümkün olmayan kayıptan sonra toparlanması, günlük hayatına dönmesi ayrı bir güç istiyor. Blogumu biraz da bu nedenle, tutunacak bir dal gibi gördüğüm için açmıştım. Yazabilirdim, anlatabilirdim, paylaşabilirdim, senelerdir sessizce takip ettiğim sizlerin bloglarınız gibi geleceğe notlarımı dökebilirdim buraya. Annemin ani hastalığı, hastanede aralıksız geçirdiğimiz 29 gün birikmeme, dolmama, ne kadar ham olduğumu anlamama neden oldu. Ve yazamadım… Tarifi yine çok zordu yaşananların. Yaşamın kıyısında o ince çizgideki çırpınışlarımızı nasıl anlatacaktım, ya da onları kendime saklayıp başka konuları nasıl dile getirecektim. Yapamadım da…

Şimdi geçen seneyi değerlendirme, yeni seneye planlar hazırlama zamanı değil mi şimdi? Değerlendirmeyi kısaca yaptım. Bu seneyi çok karıştırmak, su yüzüne çıkarmak, hatırlamak istemiyorum. Bırakalım geçmişin tozu altında yok olup gitsin. Yeni seneye umutlarımı arttıran güzel olay da, Leylak Dalı sevgili Nurşen Hanımın organize ettiği yılbaşı kartları etkinliği oldu. Bitmesini umutla beklediğim yılın sonunda benim çocuk gibi mutlu olmama, heyecanlanmama, gelen her zarfla, yüzümde bu sene çok yer bulamayan gülücüklerin ait oldukları yere yerleşmesine neden oldu. Lale’nin bahçesi – Lale, Macera Kitabım – Özlem, Tülay Karaeli, Düşlerin Rengi- Zeynep, Anne mahsustan – Ayşegül, Qunegond-Sibel, Busemiz-Ülkü, Leylak Dalı-Nurşen, Biri tesettürde moda mı dedi-Sonay, Defter-Selgin… Hepinize teşekkür ederim. Umarım benim kartlarım da sahiplerini bulmuştur. Bu güzel paylaşım hala içimde küçük umut tohumları olduğunu hatırlattı bana. İyi ki buradayım, iyi ki sizlerleyim… Bu güzel kır çiçekleri sizlere…


10 Kasım 2011 Perşembe

AĞLAYALIM ATATÜRK'E

Atatürk'ümüze yazılmış en güzel şiirlerden biridir Aşık Veysel'in dizeleri. Sade,yalın ama içten, samimi, gerçek... Aramızdan ayrılışının 73. yıl dönümünde saygıyla anıyoruz. Var olduğumuz sürece, yetiştireceğimiz nesiller var olduğu sürece cumhuriyetimize sahip çıkıp O'nun ilkeleri ışığında yürümeye devam edeceğiz. Dinimizle, dilimizle, vatanımızla, milletimizle, bayrağımızla birarada yaşamamızı sağlayan insan rahat uyu...

Ağlayalım Atatürk'e,
Bütün dünya kan ağladı.
Süleyman olmuştu mülke,
Geldi ecel, can ağladı.

Doğu, batı, cenup, şimal
Aman Tanrı bu nasıl hal?
Atatürk'e erdi zeval
Memur, mebusan ağladı.

İskenderi Zûlkarneyin
Çalışmadı buncalayın.
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i Akvam ağladı.

Atatürk'ün eserleri,
Söylenecek bundan geri.
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti, vatan ağladı ..

Fabrikalar icat etti
Ata'lığın ispat etti
Varlığın Türk'e terketti
Döndü çark, devran ağladı.

Tren hattı, tayyareler
Türkler giydi hep kareler
Semerkant'la Buhara'lar
İşitti, her yan ağladı ..

Bu ne kuvvet, bu ne kudret
Var idi bunda bir hikmet.
Bütün Türkler, İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı.

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri.
Mareşalin askerleri,
Ordular, tümen ağladı.

Zannetme ağlayan gülmez,
Arslan yatağı boş kalmaz.
Yalnız gidenler gelmez
Her gelen insan ağladı.

Uzatma Veysel bu sözü,
Dayanmaz herkesin özü,
Koruyalım yurdumuzu,
Dost değil, düşman ağladı...

~ Aşık Veysel ŞATIROĞLU ~

14 Temmuz 2011 Perşembe

Yollarımın Başlangıcı...


Uzun zamandır içimde birikenleri, düşlerimi, bir türlü hayata geçiremediğim planlarımı yazma isteğiyle dolu içim. Kendimi bir değişim sürecinde hissediyorum nicedir. Belki yaşın getirdiği dönemlerden biri, belki klavyede parmaklarımı kilitleyecek kadar içimi acıtan geçirdiğim talihsiz durum, belki de hayatın hızının farkına varıp kaçırdıklarını bilmek ve daha fazlasını kaçırmama isteği. Sebep ne olursa olsun sorgulamaktan çok eyleme geçememekten şikâyetçiydim. İster atalet de ister isteksizlik…

Parmaklarımı tuşlara götürense bir blog yazarı. İki hafta önce Betül Mardin’in olduğu söylenen bazı yaşam tüyoları silkinip kendime getirmişti beni. Her gün yazmaya karar verişim o gündür. Ama beni harekete geçiren yemek yapmak için internette tarifleri karıştırırken ulaştığım bir blog yazarı. Adı bende saklı, terazi burcu, 32 yaşında ve tanımlayamayacağım kadar fikirlerimiz uyuşuyor. Onu okuduğumda fark ettim yazmaya gecikmişliğimi. Yazmak dediysem ebedi eser çıkarmak değil amacım. Ki öyle bir yeteneğim olsaydı şimdiye kadar ortaya çıkardı sanırım. Her ne kadar kalemi, kağıdı, kitabı asla yanından ayıramayan biri olsam da hiçbir zaman o kadar güzel yazılar kaleme alamadım. Yazı yazma zamanlarımı ise asla ayarlayamadım. Ya aşırı duygusal akşamlara denk getirip, kelimelerin ve güzel bir müziğin içinde kaybolduğum ya da yerli yersiz kesilecek saatlere denk getirip, olur olmaz nedenlerle masa başından kalkıp kalkıp tekrar oturduğumdan nerede kaldığımı nereye gittiğimi zaman zaman unutup zaman zaman yolu şaşırıp zaman zaman da gidişi kestiremeyip yorulup bıraktığım yazılar. Huysuzlanıp kendi kendime kelimelere küstüğüm de oldu, tüm dünyayla olduğu gibi kendimle de barışıp sayfalarca yazdığım da, herkese uzun uzun okumak istediklerim de, kendi kendime bile tekrar okumaya dayanamadıklarım da…

Dizginleyemediğim yazma tutkusuyla ruhum sırtladı çantasını çoktan, yollara düşme vakti bugün, yolların başlangıcı bugün, yollarımın başlangıcı bugün...